Ve Allah (C.C) buyurdu ki:

İMAN EDEREK SALİH AMEL İŞLEYENLERİN HATALARINI AND OLSUN Kİ ÖRTERİZ VE ONLARI YAPTIKLARI AMELLERDEN DAHA GÜZELİ İLE MÜKAFATLANDIRIRIZ. (Ankebut, 7)

GÜNÜN SÖZÜ

İNSANLARA MERHAMET ETMEYENE ALLAH (C.C)MERHAMET ETMEZ...
Hadis-i Şerif

DUR!BURADAN ÖTEDE RİSK VAR!!!

HOŞGELDİN...AMA BURADAN SONRASI SENİN İÇİN HOŞ OLMAYABİLİR...DİKKATLİ OL...
Ben bir miktar suydum,
Yatağımı arıyordum,
Bulacaktım ama;
İzin vermediler,
Kim mi?
Herkes...

3 Aralık 2010 Cuma

FATİH ,KELEBEK VE BEN...

21 yaşında bir SULTAN:FATİH


    Müziğe boğduğum odanın içinden koyu keman sesi yayılıyor etrafa.Notalar olabildiğince yavaş bir şekilde yer değiştirirken duvara asılı, üzerinde İstanbul Fatih'inin ,mağrur bir komutan , bütün dünyanın "büyük" olarak kabul edeceği bir işi başarmış genç dünya hükümdarı namzeti tavrıyla ,atının üzerinde ,İstanbul'un girişinde ,etrafında ki kalabalıkla birlikte resmedildiği tablonun üzerinde,Fatih'in atının burnunun hemen ucunda  bir açık kahverengi  kelebeğin uyuyor ya da dinleniyor olduğunu farkediyorum.Yaklaşıyorum tabloya doğru,incelemek istiyorum narin kelebeği.Minicik kafasının üzerinde gözleri var mı,yoksa kapalı mı ,ayırt edemiyorum ama kendine özgü dudaklarının kapalı olduğunu fark etmenin içimi titrettiğini duyumsuyorum.Başının üzerinden iki yana sarkan alıcıların ona dünyadan ne gibi haberler verdiğini merak ediyorum.Sağında ve solunda ilahi bir hesapla kendisini taşıyan ve tablonun üzerinde güvenle duruşunu sağlan incecik bacaklardan sarkan minor tüyleri göremiyorum,algılayabiliyorum.Aynı minoritelerin kanatları üzerinde de bulunduğunu,katmanlar oluşturduğunu ve bu katmanların altında devasa bir karmaşanın yattığını hissediyorum.Bu öyle bir bütün ki,anlaşılması na mümkin.Beynimin onu anlamlandıracak kadar işlevsel olmamasına bozuluyorum.Yeteneklerinin binde birinin bende olmamasından kıskanıyorum onu ama bu ilahi anıtın önünde bütün ruhumla eğiliyor ,secdeye varıyorum.Kelebeğin duruşunda ki bu engin dinginliğin hissiyatımda oluşturduğu titremeleri hissetmenin tuhaf hazzını kaybetmemecesine zihnimde tutmaya çabalıyorum,başaramıyorum.Bir beyni var mı acaba diye düşünüyorum ve nev-i şahsına münhasır bir beyni muhakkak vardır diye cevaplıyorum düşüncemi.Bir iğde çekirdeğini anımsatan minicik bedene dünyaları sığdıran gücün,kudretin dünyevi bir akılla kavranamayacağı düşüncesi belirirken zihnimde içine düştüğüm acziyet tablosu ve küçüklüğüm tevazunun bir insanın ruhuna giydirebileceği en güzel elbise olduğu konusunda ikaz ediyor beni.Kelebeği bırakıp Fatih'in ihtişam dolu,mağrur duruşunu izlerken kendime " bunu gerçekten ister miydin" diye soruyorum.Evet.Sadece bunu isteyebilirdim."Fatih olup bir tabloya konmayı,bir kelebeğin atımın burnunda bir ceset gibi engin ,vakarlı duruşunu ve birinin bu hislerle tablomun karşısında aklının hezeyanını izlemesini."Fatih şimdi burada olsaydı ve bu olanları görseydi ne hissederdi acaba?" Fatih'in o mağrur duruşunun altında bir bağlılık görüyorum; şu minicik kelebeği, düşünüldüğünde akılların tutulmasına neden olan fonksiyonlarla yaratan güç ve kudretin yegane sahibine has bir bağlılık...Bu zihinsel manzara Fatih'in güzelliğiyle kelebeğin güzelliğini eşitliyor...Ve bunu algılamaktan memnuniyet duyuyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder