Ve Allah (C.C) buyurdu ki:

İMAN EDEREK SALİH AMEL İŞLEYENLERİN HATALARINI AND OLSUN Kİ ÖRTERİZ VE ONLARI YAPTIKLARI AMELLERDEN DAHA GÜZELİ İLE MÜKAFATLANDIRIRIZ. (Ankebut, 7)

GÜNÜN SÖZÜ

İNSANLARA MERHAMET ETMEYENE ALLAH (C.C)MERHAMET ETMEZ...
Hadis-i Şerif

DUR!BURADAN ÖTEDE RİSK VAR!!!

HOŞGELDİN...AMA BURADAN SONRASI SENİN İÇİN HOŞ OLMAYABİLİR...DİKKATLİ OL...
Ben bir miktar suydum,
Yatağımı arıyordum,
Bulacaktım ama;
İzin vermediler,
Kim mi?
Herkes...

16 Aralık 2010 Perşembe

HIRSIZLA SESSİZ SEDASIZ ARZUHAL



     "Sesini çıkarırsan seni hemen öldürürüm " dedim.Söylediğimi yapacağını başıyla onayladı.

     Etrafa yaydığı enerji içine düştüğü derin bir korkuyu ele verdi. Korkmakta haklıydı. Sağ işaret parmağımın önünde durduğu tetiği her an asılabilirdim, korkması hoşuma gitmişti, bekliyordum. Korkmayabilirdi de...Korkmak onun seçimiydi...O korktuğu için ben korkmuyordum..Eğer korkmak yerine bana korkmadığını hissettirseydi onu öldürmezdim,bunu yapamazdım..O korkmayı seçti, ben beklemeyi , elimde tuttuğum,siyah demirin yaydığı korkunun tadını çıkarmayı.

    Şimdi artık ona hükmedebilirdim.Çökmesini ve ellerini arkada birleştirmesini söyledim,tıpkı filmlerde olduğu gibi. Hızlıca yanına sokulup yüzüstü yere uzanmasını sağladım, sağ ayağımla boyun köküne basarken hafifçe inledi. Ellerini ve ayaklarını sıkıca bağlayıp sürüyerek salona taşıdım.Amacım kimsenin haberinin olmamasını sağlamaktı.

    Onu öldürmeyecektim ama öldüreceğime inandırmam gerekiyordu,çünkü burada ne işi olduğunu öğrenmeliydim.Bu yüzden silaha susturucu taktım,takarken de bunu özenle yaptım.Yaptığım bu şeyin gözlerinde ki korkuyu artırdığını görmek  beni sevindirmişti , zevk almaya başladım.

    Odanın içinde bir süre düşünceli tavırlarla dolaştıktan sonra hızlıca yanına yaklaştım, uzun siyah saçlarını sol elimle kavrayıp kendime çektim, sessizce inledi ve susturucuyla uzayan silahın namlusunu sol gözüne dayadım. "Sorularıma sessizce ve doğru bir şekilde cevap vereceksin, tamam mı?" dediğimde yine başıyla söylediğimi onayladı.

    "Yalnız mısın?" diye sordum. Çok kısık bir sesle "evet abi " dedi.Abi kelimesi hoşuma gitmişti.Bu kelimenin içinde "nolur canımı bağışla" der gibi bir nida ifadesi vardı ,bunu sezinlemiştim.

     "Evimde ne işin var" diye sordum.

      "Abi ben ettim sen etme" diye tısladı." Ben biçare adamın tekiyim, borçlarım var , o yüzden yaptım , başka çarem yoktu" dedi.

     "Yani evime sadece hırsızlık yapma amaçlı girdin ,öyle mi ?" dedim.

      "Abi ,ben hırsız değilim, başka çarem kalmamıştı , inan bana sana yalan söylemiyorum" dedi.

     Cüzdanını çıkarıp kimliğini kontrol ettim, isim tanıdık değildi. Diğer ceplerini kontrol ettim,boştular.

     Evli olup olmadığını sorduğumda " üç çocuğum var abi,ellerinden öperler " diye cevap verdi. Telefonumu çıkarıp ev telefonunu söylemesini istedim. Evinde telefon olmadığını ama eşinin cep telefonunun numarasını verebileceğini söyledi.

   Çocuklarının adlarını,yaşlarını,nerede doğduklarını,gittikleri okulları, oturdukları evlerin adresini,karısının evlenmeden önce ki soyadını vs vs bir kağıda not edip eşini aradım ve tek tek bilgileri teyit ettirdim . Adamın bahsettiği borçları eşinden de dinledim. Sonra tek tek kendisine izah ettirdim,tüm bilgiler tutuyordu.

    Anlaşılmıştı,adam basit bir hırsızdı, bu yüzden evime girmişti,silahsız olması evdekilerden birinin canına kastetmeyeceğinin de göstergesiydi.Ayrıca ona karşı hislerim değişmeye başlamış, en başta ki gaddarlığım gitmişti,ona acımaya başlamıştım.

     Koltuğa oturup bir sigara yaktım ve düşünmeye başladım.Ne yapacaktım şimdi bu adamı.Öldüremezdim çünkü onunla konuşmuştum ve onu öldürme meşruiyeti şu an ortadan kalkmıştı.

    Polise teslim etme seçeneği aklımı kurcalıyordu.Ne olacaktı ki polise teslim etsem? Bir kere adam profesyonel değildi.Anlaşılan borçları onu sıkıştırmıştı ve bunu bir kereliğine yapmıştı.Anlattığına göre onu benim evime girmeye ikna eden tek şey evin ihtişamıydı,ona göre bu evde yükte hafif pahada ağır , borçlarının tümünü ödeyecek kadar bir şeyler muhakkak vardı. Onu polise teslim etmek profesyonel hırsız muamelesi görmesini sağlayacak ve bu hiç şüphesiz izzet-i nefsine ağır gelecekti. Davacı olsam bile belirli bir süre içeride yatıp çıkacak belki de bana düşman olacaktı.Düşmanlığından korkmuyordum ama bu düşmanlığı ailemden birilerine zarar verebilirdi.

   Ayağa kalktım ve sessizce yanına sokuldum.Gözlerine baktım, rahatlamıştı.

   "Şimdi seni serbest bırakacağım, ve sana kartımı vereceğim.Yarın ofisime geleceksin.Tüm borçlarını ödeyeceğim.Bu yaptığın sadece benimle aranda kalacak.Sana istersen iş,istersen iş kurman için sermaye vereceğim.Başka parasal sorunların varsa onları da çözmene yardım edeceğim. Yalnız bana söz vereceksin:Bir daha şartlar ne olursa olsun hırsızlık yapmayı aklının ucundan bile geçirmeyeceksin, tamam mı?"

    Dedim ve ellerini, ayaklarını çözdüm.Ayağa kalktı."Abiiii" diyerek elime sarıldı,öpmesine izin vermedim. Özür dilemeye , ne kadar çok utandığını anlatmaya başladı. Her insanın bazen hayat şartları karşısında yanlışa düşebileceğini söyledim ona. Ağlıyordu.

    Kapıya kadar ona eşlik ettim.Sessizce girdiği evimden yine sessizce uzaklaşıp karanlıkta kaybolmuştu.

    Bir an evvel,yarından tezi yok bu iştah kabartan ihtişamlı evi terketmeliydim.Bu kez ucuz kurtarmıştım sevdiklerimi bu evin lanetinden.

    Ve her zaman severek hatırladığım bir bilgenin sözünü içimden andım:

    En güvenli yer kalabalıklardır.Onların arasına karışıp,onlar gibi olduğunda seni kendilerine av seçmeyeceklerdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder