Ve Allah (C.C) buyurdu ki:

İMAN EDEREK SALİH AMEL İŞLEYENLERİN HATALARINI AND OLSUN Kİ ÖRTERİZ VE ONLARI YAPTIKLARI AMELLERDEN DAHA GÜZELİ İLE MÜKAFATLANDIRIRIZ. (Ankebut, 7)

GÜNÜN SÖZÜ

İNSANLARA MERHAMET ETMEYENE ALLAH (C.C)MERHAMET ETMEZ...
Hadis-i Şerif

DUR!BURADAN ÖTEDE RİSK VAR!!!

HOŞGELDİN...AMA BURADAN SONRASI SENİN İÇİN HOŞ OLMAYABİLİR...DİKKATLİ OL...
Ben bir miktar suydum,
Yatağımı arıyordum,
Bulacaktım ama;
İzin vermediler,
Kim mi?
Herkes...

31 Mayıs 2011 Salı

LÜTFEN AMA YAA!DİCAPRİOLAR ÖLMESİN ARTIK



    Birazdan okuyacağınız yazıda anlatılacak olan sorunu basit bulacağınızdan eminim.Ben de olsam aynını düşünürdüm,hatta düşünüyorum da.İnsanın anlatacaklarını basit,boş ve saçma bulması çok tuhaf.Ama daha tuhafı bunu bildiği halde yine de yazmaya devam ediyor olması.Ah !Çok kederliyim gerçekten.Bu mu keder demeyin nolur!Bu hayatta hiç bir şey göründüğü kadar basit değildir.Ve bu aklı başında cümlelere de sakın aldanmayın çünkü yazının bu ilk paragrafına serpiştirdiğim sükunetli cümleler yazının böyle devam edeceği anlamına gelmiyor.

    Ve başlıyoruz ,efem...

    Yeter!Artık dayanamayacağım daha fazla...

    Amerikan senaristleriiiii!!! Size sesleniyorum. Bana işkence etmeyi lütfen artık bırakın, sizi fukking Amerikan's senaristsss...

    Bu kaçıncı film tanrı aşkına..En sevdiğim oyuncunun filmlerini izlemeyi bırakacağım geliyor sizin yüzünüzden..

    Şimdi,sevgili bloggerlar ,eminim şu an çektiğim sıkıntının ,acının nedenini merak ediyorsunuzdur.Efenim,şimdi bu yazıyı hakikaten sabır sınırımın hayli ihlal edildiği bir psikolojik noktadan yazıyorum. Beni bu yazıyı klavyeye almaya iten neden başta da belirttiğim üz(e)re çok basittir ,öncelikle bunu belirteyim.

     Dünyada bir çok insan sinema sektöründe üretilen ürünleri ilgiyle izler.Yapacak ve yaşayacak anlamlı bir şeyler bulamadığımızdan olsa gerek ve modernitenin bizi içine ittiği derin boşluğunda etkili olduğu bir garip yüzyılın,bir garip bin yılın ,milenyumun ilk ve kobay insanları olarak bizler yaşamımızın bir kısmını filmlerde arar ve bulduğumuzu sanırız.Bunun çok büyük bir yanılsama olduğunu bilincimiz sağlam bir biçimde idrak etse de aldırmayız buna çünkü biz biliriz ki yapacak işe yarar bir şey yok. O filmleri izlemek ve filmlerin içinde yaratılan sanal kahramanlarla egomuzu tavanlara vurdurmak hem bizi hem de film yapımcılarını mutlu eder.Bu işten mutlu olan küçük bir kesim daha vardır ki onlara filozofvari konuşmalar yapmak düşer. O küçücük kesimin insanları da ortalıkta film izlemenin ne kadar boş bir uğraş olduğunu zerk edip dolaşırlar.İnsanları ve bu boşboğaz düzeni değiştirebileceklerine olan inançlarından mıdır bu bilinmez ama realite gün gibi ortadır:İnsanlar konuşarak değiştirilemez.Ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar Leonardo Dicaprio yaptığı işle benim ruhumda bu büyük heyecan akışlarını sürdürdükçe ve yaptığı işin gerçekliğine bu denli inandırmayı sürdürdükçe ben O'nu izlemeye devam edeceğim. Eğer benden film izlemememi bekliyor,daha anlamlı işlerle vakit harcamamı bekliyorsanız bunun için yapay ve kendinizin bile zor inandığı cümlelerden daha fazlasına ihtiyacınız var. Düşünceniz beni Dicaprio'dan daha fazla heyecanlandırdığında, Dicaprio'nun yaptığı işten daha inandırıcı olduğunuzda emin olun beni en hassas noktamdan yakalayacaksınız.Fark edin artık bunu,ya çenenizi kapayıp enerjinizi boşuna harcamaktan vazgeçin ya da daha işe yarar şeyler yapmayı deneyin.O zaman belki bana film izlemekten daha anlamlı uğraşların yolunu anlamış olursunuz.

      Efenim,aslında benim içimden boşaltmak istediğim ehemmiyetli mevzu şuydu. Tepkim çok masum ve bana göre gereğince haklıydı. Amerikalı senaristlerden iki filmdir gördüğüm muamele beni ürkütmüş,çok beğendiğim bir sanatçıya ve O'nun filmlerine karşı izleme olabilitelerimi tartışmaya açmıştı.Ve bu benim gibi bir obsesif için yeterinden fazla iç bunaltıcıydı.,bunu anlatmaya ve böylece rahatlamaya çabalıyorum.

     Söz konusu filmler bir çoğunuzun beğenerek izlediğinden şüphe duymadığım , birer Dicaprio klasiği olan "Blood Diamond" ve "The Departed"dir. Her iki film de benim için oldukça heyecan vericiydi.İlgiylem izlemiş ve oldukça sürüklenmiştim. Başka başka hayatları görmüş ,"neden olmasın ,bu bir film olsa da ,burada anlatılanların çoğu olduğu gibi gerçekte olamayacak olaylar olsalar da ,benzerleri yaşanılabilir" demiştim içimden ve yaptığı eylemin kendi kişisel gelişimlerine katkı sağladığını düşünen her birey gibi memnuniyetle izlemiştim her iki filmi. Filmler çok güzeldi,bunu itiraf etmeliyim.Benim gözümde her iki filmi de daha izlenebilir kılan Dicaprio'yu izlemekti. Hafızama kazınan bir sürü sahne,efekt ve repliklerden sonra her iki filmde de bana göre gereksiz,yersiz ve boş yere Dicaprio'ya filmlerin sonu gösterilmedi. Her iki filmin sonunda da Dicaprio'nun ölmesini hiç beklemiyordum. Hem bu filmlere bir güzellik katmamıştı aksine sonuna kadar getirilen güzelim hikaye hiç olmayacak trajik ve yakışıksız sonlarla bitti,Dicaprio öldü.

      Şimdi sorarım size,ey blog dünyasının saygı değer sakinleri! Siz olsanız ne hissedersiniz? Düşünün ve kendinizi benim yerime koymaya çalışın. Çok sevdiğiniz bir sanatçının filmlerini izlemek için giriyorsunuz gugıla.Sırf bu filmler için u-torrenti indirip PCnize kuruyorsunuz.Üstelik sevdiğiniz sanatçıya olan hayranlığınızdan dolayı ,bari kalite yüksek olsun deyip blu-ray versiyonunu bulup ,böylece filmlerin iniş süresini bir kaç saat uzatıyorsunuz. 1001 güçlükle elde ettiğiniz ,doğru dürüst altyazıların , senkron bozukluğunu fark edip düzeltmek içinde belli bir çaba ve zaman harcıyorsunuz. Ve filmin sonuna kadar heyecanla izleyip , film boyunca sevdiğiniz oyuncunun başına gelen onca tatsız ve acı felakete katlanıyorsunuz...Niçin? Neden yani? Neden olabilir, bunca sıkıntıyı göğüsleyen esas adamınızın filmin sonunda elde edeceği bahtiyarlığı,mutluluğu görebilmek için.Diyorsunuz ki,ya da ben dedim ki içimden,"sabırlı ol,Dicaprio akıllı adam,bütün bu acılara katlandı,zahmetleri çekti,defaatle hayatını riske atıp ,zekice davranışlarla sıyrılmasını bildi, sonunda öyle bir şey elde edecek ki,tüm bu yorucu emeklerinin karşılığını alacak,sen de rahatlayacaksın ve senin de yaşadığın şu kalp çarpıntılarına değecek bu." Peki ben zavallı saf,bunları beklerken filmin sonunda ne oluyor?Dicaprio ölüyor...Bunun için miydi yani bu kadar şey? Adama onca planı,onca çatışmayı,onca zekayı bunun için mi yüklediniz? Sonun da ölsün ve hiç bi şey elde edememiş olsun...Bütün emekleri boşa gitsin...Bu hak mı yani?Ya hadi adamı öldürdünüz bari bir kaç dakikalık görkemli bir cenaze töreni ekleyin sonuna bari?Ya o kadarcığını bari yapın,öldünüz mü? Yooo!Onu bile yapmıyorlar.

      Ah bu Amerikan film senaristleri yok mu?İnsanın ömründen ömür çalıyorlar.

     Ama ben biliyorum onlara yapacağımı.Bu anlattıklarımı aynen Dicaprio'ya da anlatacağım.Dikkate alacağından hiç şüphem yok ,çünkü kendisi bir çok kez söylemişti "izleyici mektuplarını çok önemsediğini..."
Ve O'na diyeceğim ki."Dear Dicaprio!Lütfen sonunda sizi öldüren senaryolarla çalışmayı kesin.Yüreğimiz yanıyor azizim.Biz filmlerin sonunda seni sağ salim ,kazanmış olarak görmek istiyoruz.Lütfen yani!!!Lütfen!!!"

      Aranızda Leonardo Dicaprio'nun mail adresini bilen var mı dostlar? Lütfen bilen varsa yazsın ve teskin etsin beni.Ancak böylece zavallı yüreciğim birazcık ferahlayabilecek...

29 Mayıs 2011 Pazar

THE DEPARTED

Yine bir Martin Scorsese filmi...Produktörleri arasında Bradd Pitt'de var. Ama benim için ne bir Scorsese filmi bu ,ne de Brad Pitt.Yada çok beğenmeme rağmen Matt Daimon ve Jack Nicholson filmi değil..Benim için sadece bir Dicaprio filmi.Belki duygusal davranıyorum,Dicaprio beğendiğim bir oyuncu olduğu için filmi ona indirgiyorum ve diğer oyunculara haksızlık ediyorum ama açıkçası şunu söyleyebilirim:Dicaprio oynamasaydı bu film benim için bu kadar keyif verici olmazdı.



     Filmin konusu hakkında hiç bir şey söylemek istemiyorum ,izleyecek olanlar için de tavsiyem ,hakkında hiç bir ön bilgi edinmeden izlesinler bence filmi ,ki ben böylece filmin tadını sonuna kadar çıkardığımı hissettim.

     Senaryo ,kurgu,replikler,görüntü kalitesi ve boyutu gerçekten olağanüstü de, bence en önemlisi Dicaprio'nun muhteşem güzelliği. Dicaprio'nun oyunculuğu üzerine söylenen sözleri bir kenara bırakarak O'nda başka oyuncularda olmayan harikulade yeteneklerin olduğunu keşfettim bu filmde de. Tabii Matt Daimon ve Jack Nicholson'ın da hakkını vermek kaydıyla. Her biri rollerinin hakkını hakkıyla vermişler.


    Dicaprio'nun filmlerine oldum olası bayılırım zaten. Shutter İsland ve İnseption'da izlediğim Dicaprio kadar keyif aldım  O'ndan The Departed'da da. Bence oyunculuk biraz da Dicaprio'nun filmlerin de başardığı şey.Seyirciyle arasında bir bağ oluşturabilmeli bir oyuncu. Ruhsal olarak kendisiyle birlikte hareket ettirebilmeli seyredeni. Kendisini sevdirmeli ya da kendisinden nefret ettirmeli. Filmin içinde başına bir felaket geldiğinde seyirciyi üzebilmeli ya da sevindirebilmeli. Gerçekte ,ister zeki bir insan olsun ya da olmasın,gözlerini ve yüz ifadelerini akıllıca kullanıp , özellikle gözlerden zeka dolu pırıltılar yayabilmeyi başarabilmeli. Bir yüz ifadesinden diğerine geçerken seyirciye göstere göstere yapmalı bunu ve kesinlikle bu konu da yavaş olmalı;yani seyirci yüzde ki ifade geçişlerini net bir biçim de fark edebilmeli. İşte bu saydığım özellikleri bence Dicaprio muhteşem bir biçimde gerçekleştiriyor ve bu yetenek O'nun Allah vergisi keskin yüz hatlarıyla birleşince ortaya müthiş keyifle izlenebilecek bir oyuncu profili çıkıyor. Senaryo,yönetmen,kurgu ve diğer oyuncular da kaliteli olunca yapıt için pek söze hacet kalmıyor.

       Şahsen ben çok beğendim, yeniden bir kaç kez izleyeceğimi de şimdiden biliyorum.İzlemeyen ve acaba ne izlesem diye düşünenlere de özellikle tavsiye ediyorum. Scorsese,Dicaprio,Matt Daiman ve Jack Nicholson birlikteliği ortaya muhteşem bir izlence çıkarmış.

15 Mayıs 2011 Pazar

AŞK !YAPMA NOLUR

 

    Hayatım boyunca hiç aldatılmadım,kandırılmadım,kazıklanmadım,kullanılmadım ben. Çevremde her zaman ama her zaman ,bana çok değer veren,beni seven ve bunu bana şu ya da bu şekilde hissettiren insanlar oldu.Ben de onları daima çok sevdim ve bunu onlardan hiç saklamadım.

    Duygusal ilişkilerim de oldu zaman zaman. Bir başka sevdiğim kadınlardı onlar ve onlarda beni bir başka seviyorlardı. Sayıları çok çok sınırlıdır,buna özen gösterdim. Yüreğimin dizginlerini elden bırakmadım hiç.Ayran gönüllülük hoş değildi ve iştah dolu titreyişleriyle ,çeşit çeşit çiçeklere konmaya öykünen kalbimi avucumda sımsıkı tutmam gerekiyordu. Çünkü onun mantığı yoktu. Önüne geleni sevmek istiyordu ve sanki varlık gayesi buydu. Sıkboğaz etmedim çok,ama açık konuşmak gerekirse her istediğini yapmasına da izin vermedim. Disiplin gerekiyordu yüreğime. Ben tepeden tırnağa sevgi olmak istiyordum.

     Her şey böyle daha iyi ve daha yolunda idi.Zaaflarım yok olmuştu. Kendimi de,bütün insanları da belli ölçülerde sevmeyi başarabiliyordum.Bundan inanılmaz zevk alıyordum.İnsan olduğum bilincini hiç bir an kaybetmiyordum.Dili ,dini,ırkı,konumu,kariyeri,yetenekleri nasıl olursa olsun bütün insanlara eşit mesafedeydim.Bu inanılmazdı.Mükemmel bir hayattı.Her şey alabildiğine yolundaydı.

    Ve ansızın,şimdi,bu sıralar biri hayatımın ortasına ,aklımın merkezine ve yüreğimin derinliklerine şok tesirli bir bomba gibi düşüverdi.

      Ondan kaçıp uzaklaşamıyorum. Onu diğerleri gibi saf ve yalın sevemiyorum. Ama onu seviyorum.

     Ve ben ne yapacağımı bilmiyorum. Bu büyüyü bozacağından korkuyorum. Ve ilk kez birini sevmekten bu denli korkuyorum.

      Bazı sevgilerin insanı alçalttığını söylüyor kitaplar,düşünürler ,bilge adamlar;onlara inanıyorum.

       Ve şimdi,birazdan kalkıp dışarıya çıkacağım ve onun yanına gideceğim.O ,melek gözleriyle etrafını süzerken bekliyor olacak beni. Yolda ,onun mekanına doğru ilerlerken mesajlar alacağım ondan;şimdi ,az önce,daha önce ve bir süredir sürekli olduğu gibi. Bu da çok muhteşem. Ama ben zaten mutluluğun nirvanasındaydım. O yokken de ben kesintisiz ve sürdürülebilir bir mutluluğun sahibiydim. Bana verebileceği birazcık bile daha mutluluk yok. Öyleyse amacım ne benim?Niye izin veriyorum beni gördüğünde elimi tutmasına ve o güzellik abidesi başını omzuma koymasına? Niye bu kadar süre bakıyorum o derin mavi gözlere.

      Bilmiyorum...

     Sadece korkuyorum...

     Yazarım bu konuyu yine...