Ve Allah (C.C) buyurdu ki:

İMAN EDEREK SALİH AMEL İŞLEYENLERİN HATALARINI AND OLSUN Kİ ÖRTERİZ VE ONLARI YAPTIKLARI AMELLERDEN DAHA GÜZELİ İLE MÜKAFATLANDIRIRIZ. (Ankebut, 7)

GÜNÜN SÖZÜ

İNSANLARA MERHAMET ETMEYENE ALLAH (C.C)MERHAMET ETMEZ...
Hadis-i Şerif

DUR!BURADAN ÖTEDE RİSK VAR!!!

HOŞGELDİN...AMA BURADAN SONRASI SENİN İÇİN HOŞ OLMAYABİLİR...DİKKATLİ OL...
Ben bir miktar suydum,
Yatağımı arıyordum,
Bulacaktım ama;
İzin vermediler,
Kim mi?
Herkes...

11 Ağustos 2015 Salı

TÜRKİYE'Yİ PATLATAN BOMBA: SURUÇ


İsa’dan önce 585’te Lidyalılar ve Medler Anadolu hakimiyeti için karşı karşıya gelirler. Daha iki ordu birbirini yok etmemişken tuhaf bir şey olur. Hava aniden bir süreliğine kararıverir. İki tarafında akil insanları arasında bir hareketlilik başlar. Bu olayı “tanrı savaşmamızı istemiyor ve bize işaret gönderiyor” şeklinde yorumlayan rahipler krallarının huzuruna çıkar ve durumu izah eder. Nihayetinde savaşa son verilir. Barış yapılır. Keşke İsa’dan önce 6. yüzyılda tutulan o güneş 20 Temmuz 2015’te saat 12’de yine tutulsaydı, belki bu gün yaşamakta olduğumuz tüm bu süreç ortaya çıkmayabilirdi.
20 Temmuz 2015, Salı günü, öğlen 12 sularında genç bir intihar bombacısının pimini çektiği bomba Türkiye’de yaşamı belki de bir daha geri dönülemeyecek biçimde değiştirdi.  Katliamda tam 32 geç ve masum yurttaşımız feci bir biçimde hayatını kaybetti. Katliam PKK ve TC’nin yeniden savaşa başlamasında önemli bir dönemeç oldu. Eller tetiklere yeniden götürüldü ve bu sefer tetikleri bırakmak çok zor olacak gibi görünüyor.
Suruç katliamı sonrasında yaşananlar PKK ile TC arasında ki savaşı yeniden alevlendirmekle kalmadı yalnızca. Aynı zamanda HDP’nin Türkiyelileşme projesine de belki de telafisi imkânsız hasarlar verdi.
Bu gün Türk siyaseti büyük bir çıkmazın içerisindedir. Öyle ki mesele sadece yaşamakta olduğumuz ağır terör bunalımı değil.
Koalisyon müzakerelerinin silahların gölgesinde sürdürülmeye çalışıldığı böylesi bir ortamda kamuoyunun müzakerelerden pek de umutlu olduğunu söylemek zor. Erken seçim şu an en güçlü seçenek. Baş döndürücü bir hızla bombaların ve silahların patladığı ortamda erken seçim kartını öne sürmek neyi değiştirecek? Pek çok insan seçimin derdimize çare olmayacağını düşünüyor. Öyle ki, birçok hatırı sayılır araştırmacı da bu görüşü destekliyor.  AKP’nin 7 Haziran kampanyasında sergilediği tutumla Kürt seçmenlerini sonsuza dek kaybettiğini düşünüyorlar. CHP’nin oylarının belki de hiç değişmeden kalacağından neredeyse herkes emin. Geriye MHP’den AKP’ye gitmesi muhtemel oylar kalıyor ki, şehit cenazelerinin ardı ardına geldiği bu ortamda bunun aksinin doğru olduğu tecrübeyle sabit. Geriye iki ihtimal kalıyor: Birincisi hemen hemen her seçimde, herkes oyunu kullandıktan ve pozisyonunu aldıktan sonra kimin iktidar kimin muhalefet olacağına ya da olamayacağına karar veren kararsızların çoğunluğunun sandığa gitmemesi. İkincisi baraj altında kalan yüzde 5’in AKP’ye oy vermesi. İkinci seçenek neredeyse imkânsız gibi duruyor ve birinci seçenekte yine sandıktan tek parti iktidarının çıkacağını garanti etmiyor.
Durum son derece vahim. Bu vahametin birincil nedeniyse Suruç katliamıyla HDP’nin Türkiyelileşme projesine konulan nokta. Şu an sanki bir bütün olarak süreç bu yönde ilerliyor. Koalisyon kurulamıyor ve erken seçim en olası ihtimal. Erken seçimde Kürtler HDP’ye kilitlenecekler ve HDP barajı aşacak. Milliyetçiler MHP’ye koşacaklar ve MHP oylarını belki bir iki puan artıracak. AKP tek başına iktidar olabilecek çoğunluğa ulaşamayacak. Tablo üç aşağı beş yukarı değişmeyecek ve işte o zaman ne olacak?
Meseleyi anlamak adına isterseniz hikâyeyi bir de tersinden okuyalım. Suruç katliamı olmasaydı ne olacaktı? Bir kere ertesinde iki polisimiz, uykularında vahşice öldürülmeyecekti. PKK sakallı insanları Işid’çi diye nitelendirip infaz edemeyecekti. TC uçakları Işid hedeflerini vurmak üzere havalanırken Kandil’e yönelmeyecekti. Tüm bunlar olmadığında bu gün terör eylemleri ve şehitlerimizin cenazeleri ana gündem maddesi olmayacaktı.
Bu gün hiç kimse, sabah akşam HDP’ ye “sen önce PKK terör örgütüdür de” diye çullanmayacaktı. HDP savunduğu her şeyi büyük bir özgüven ve sıkıntısızca savunmayı sürdürecekti. 7 Haziran seçimleri öncesi Selahattin Demirtaş’ı ve diğer HDP’lileri ekranlarında ve köşelerinde bolca ağırlayanlar “Demirtaş’ı siz parlattınız” suçlamasıyla karşı karşıya kalmayacaktı. Hiç kimse Demirtaş’ın bir siyasi proje olduğu savını ileri sürmeyecekti ya da sürse de hiç inandırıcılığı olmayacaktı. İster erken seçim olsun ister normal seçim HDP bir daha ki seçimlerde Türkiye’nin dört bir yanından daha fazla oy alabilecekti. Kürtler demokrasi tarihimizde belki de ilk kez sandıkta kazandıkları güçle istedikleri hak ve özgürlükleri siyaset yoluyla söke söke alabileceklerdi.
Tüm bunlar mümkündü ama bunların hiç birisi olmadı.
HDP artık Türkler’den oy almayı gönül rahatlığıyla unutabilir. Şayet 7 Haziranda kendisine Türk seçmenlerden oy verilmişse onları da peşin peşin sahiplerine geri verebilir. Sadece bu değil, gelecek seçimlerde kendisini sabah akşam konuk edecek, sazlı sözlü Doğan medyası programlarına da çok umut bağlamasa iyi olur. Çünkü şurası açık ki, Doğan medyasının da direnme gücü bir yere kadardır.  Şirin Payzın’ın maaşını ödeyenler bir yere kadar onun çıtı pıtı mimiklerine izin verebilirler. Çünkü sabah akşam bombaların patladığı bir genel seçim ortamında Türk kamuoyu da Doğan medyası üzerinde büyük bir baskı oluşturmayı ihmal etmeyecektir. Kaldı ki, kendisine seçim öncesinde verilen destek için Doğan medyasından bazı pişmanlık yazılarını şimdiden okumaktayız.
Son tahlilde görünen manzara şu: 7 Haziran seçimleri öncesinde HDP müthiş bir farklılık yaratmıştı. HDP’nin artık değiştiğine,  sadece Kürtler’in değil Türkler’inde partisi olma yolunda ilerlemek istediğine pek çok insan inanmaya başlamıştı.  Suruç’ta patlayan bomba HDP’nin Türkiyelileşmesinin önüne aşılması güç bir “dağ” koydu. Olan sadece bu değildi tabi. Türkiye’nin önüne de hiç belirli olmayan bir siyasi gelecek çıktı. Şimdi soru şu: Her gün yedi ya da sekiz şehidinin cenazesiyle yüreği yanan bir Türkiye hemen çok yakın geleceğini tehdit eden siyasi kaosunu nasıl aşacak? Bu kaosu aşmak için ihtiyaç duyduğu sağduyuyu olası erken seçimlerde nasıl elde edecek? Elde edebilecek mi? Erken seçimlerden deyim yerindeyse bu kafayla nasıl geleceği değiştirecek bir siyasi tablo çıkacak?