Ve Allah (C.C) buyurdu ki:

İMAN EDEREK SALİH AMEL İŞLEYENLERİN HATALARINI AND OLSUN Kİ ÖRTERİZ VE ONLARI YAPTIKLARI AMELLERDEN DAHA GÜZELİ İLE MÜKAFATLANDIRIRIZ. (Ankebut, 7)

GÜNÜN SÖZÜ

İNSANLARA MERHAMET ETMEYENE ALLAH (C.C)MERHAMET ETMEZ...
Hadis-i Şerif

DUR!BURADAN ÖTEDE RİSK VAR!!!

HOŞGELDİN...AMA BURADAN SONRASI SENİN İÇİN HOŞ OLMAYABİLİR...DİKKATLİ OL...
Ben bir miktar suydum,
Yatağımı arıyordum,
Bulacaktım ama;
İzin vermediler,
Kim mi?
Herkes...

2 Ocak 2011 Pazar

GECE ,UYKUSUZLUK VE ÖLÜM



    Vakit gece yarısını çoktan geçmiş, ışıklar bir bir sönmüş , karanlığın dayattığı mecburi ve derin sessizlik kendisini iyiden iyiye hissettirmeye başlamış iken sen, eğer ki henüz uyumamışsan, düşünceliysen ; içinde, derinlerde bir yerlerde  küçücük bir acı ruhunu olağanüstü rahatsız ediyorsa ; üstelik bilgisayar başında bir şeyler yazmaya çalışıyorsan... Sen arkadaşım , üzgünüm ki , sen sorunlusun...Belli ki işsizsin , yarın erken kalkma gibi bir derdin olmadığı için uyumaya çalışmıyorsun bile... Belli ki , yetişkinsin , uyuman için sana baskı yapacak en azından seninle birlikte oturacak bir annen yok...Belli ki , tek başınasın ve gecenin bu saatine kadar oturman keyifli bir sohbet yüzünden değil. Belli belli...Tembelsin, işe yaramazsın , sorumsuzsun , hayatını bir yörüngeye oturtamamış olanlardansın...

     Gecenin bu saati... Bu deyimi hiç sevmem açıkçası...Gecelerin adamıyım ben , güneşin bütün dünyayı hareketlendiriveren ışımasındansa gecenin sükunetli dinginliğini tercih ederim ve benim bu kadar çok sevdiğim gece için "gecenin bu saati" deyiminin olumsuz çağrışımları beni rahatsız eder... Ama ilk kez bu gece uyumayı çok istiyordum. Bundan sonra ki tüm geceleri de öyle ... Başaramadım...Diğer bir sürü basit isteğim gibi. İsteklerim konusunda kendime söz geçiremez tavırlarımdan nefret ediyorum açıkçası .. Hiç , istediğimi başaramıyorum ... İstemediklerimi başarmak konusunda da maalesef doğal bir hüner sahibiyim ...

    Bu şekilde yaşamaktan keyif alınabilir mi ? Yaşamaktan keyif almak gibi bir derdiniz yoksa alınabilir. Fakat ben bu günlerde ölümden nasıl bir keyif alacağım, onun merakı içindeyim.Ölümün soğuk yüzüyle tanışalı çok oldu. Hayatımda gördüğüm ilk ceseti tanımıyordum. Bundan yirmi beş yıl önceydi. Anneannemin yattığı hastanenin odasında dört yaşında bir çocuk olarak , dönemin ilkel Türkiye tıbbının , iflah olmaz sorumsuzluklarından birinin yaşandığı, dört yaşında bir çocuğun hasta odasına ziyaretçi olarak alınabildiği yıllardı. Çalakalem boyanmış duvarları , ağzına kadar tıklım tıklım yatan hasta dolu odalarıyla bir hastaneden çok bir mezbuhaneyi andıran ,soğuk bir binanın bilmem kaçıncı katında yatıyorken anneannem ; dedem tuttuğu parti bir iktidar olsa her yeri güllük gülistanlık yapıvereceğinin nutuklarını atıyordu sağda solda. İyi adamdı ama dedem. Saftı. Saftık millet olarak. Saf olmayanlarımız baştaydı ve baş maalesef ayakların saflığına negatif duyarlılık gösteriyordu her zaman.

     Ben anneannemin elini tutuyordum ve eve ne zaman döneceğini soruyordum. Merakım iyileşmesi falan değildi , bir an önce bu mezbeldelikten kurtulmasıydı. Hoş , sanki evlerimiz çok mu düzgün , iç açıcı , ferah yerlerdi ? Evlerimizinde hastanelerden kalır yanı azdı ama en azından o evlerde birbirlerini seven insanlar olarak yaşıyorduk ve samanlık seyran oluyordu.

     Birden odanın içinde müthiş bir çığlık duyuldu. Sanıyorum bir kadın çığlığını da ilk kez orada duyuyordum . Bu günkü gibi değildi, televizyonlar yoktu , bilmiyordu bir çocuk bir kadın nasıl çığlık atar, bir de Anadolu kadınları öyle kolay kolay çığlık koyverecek kadınlardan değildi , ki bir çığlık koyvermesi için bir cesetle falan karşılaşması gerekirdi.

    "Öldüüüüüü " , "O öldüüüü " diye bağırmaya başladı ardından. "Doktoru çağırın, doktoru çağırın " bağırışları arasında ben , meraktan kalbim duracak vaziyettte hemen iki yatak ötemde ki cesetin , açık kalmış gözlerine baktım . Ona doğru adım atmak , daha yakından bakmak istedim, annemi unutmuşum , bırakır mı hiç beni ?

    Doktor geldi.Odayı boşalttırdı.  Alelacele çeşitli müdahaleler yapılmaya başlandı, ve ben odadan çıktığım ana kadar o hareketleri tek tek gözlemledim.

   Bu gün gibi aklımda , ilk karşılaştığım cesedi tanımıyordum . Üzüldüm ama. Neye üzüldüğümü bilmeden. Ceset olmanın ne demek olduğuyla, dünyada ölüm denen o şeyin gerçekte ne olduğuyla ilk orada karşılaşmıştım. Sonra ölümler ardı ardına gelmeye başladı. Ölümün ne olduğunu daha iyi idrak eder oldum. Kafamdan hiç gitmemeye başladı bu ölüm olgusu ve bu gün geldiğim noktada ölümün bana nasıl bir keyif sunacağını merak eder oldum , korkularla ve deruni kaygılarla...

        Şimdi, gecenin bu saatinde , burada yazıyor olmamla , uykusuzluğumla acaba o gün gördüğüm o zavallı ölünün bir ilişkisi var mıdır bilemeyeceğim ama keşke o gün o hastane odasında olmasaymışım gibi geliyor bana... Bu gün belki burada olmazdım ve sıcacık odamda , soğuk düşler görüyor olabilirdim.

      Kim bilebilir...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder