Ve Allah (C.C) buyurdu ki:

İMAN EDEREK SALİH AMEL İŞLEYENLERİN HATALARINI AND OLSUN Kİ ÖRTERİZ VE ONLARI YAPTIKLARI AMELLERDEN DAHA GÜZELİ İLE MÜKAFATLANDIRIRIZ. (Ankebut, 7)

GÜNÜN SÖZÜ

İNSANLARA MERHAMET ETMEYENE ALLAH (C.C)MERHAMET ETMEZ...
Hadis-i Şerif

DUR!BURADAN ÖTEDE RİSK VAR!!!

HOŞGELDİN...AMA BURADAN SONRASI SENİN İÇİN HOŞ OLMAYABİLİR...DİKKATLİ OL...
Ben bir miktar suydum,
Yatağımı arıyordum,
Bulacaktım ama;
İzin vermediler,
Kim mi?
Herkes...

22 Ocak 2010 Cuma

NAM-I DİĞER KÜRT AÇILIMI


    Önce açılım kavramını siyasi literatüre soktular.Sonra da peş peşe açılımı açmaya başladılar.
    Sanki hepsi bunun için el birliği etmiş gibiydi.Çarşaf açılımları,Kuran Kursu açılımları,Demokratik Açılımlar,Kürt Açılımları havada uçuşmaya başladı.
     Başbakan kameralar karşısında demokratik açılım açıklaması yaparken sözlerini açılımını yapacağı kavramla paradoks teşkil edecek bir çelişki cümlesiyle bitiriyordu."Bu konuda söz ola,baş kesile."Bu nasıl bir demokratik açılımdır ki hakkında söz söylenmeyecek ve eğer söylenirse baş gidecek.Bu cümlenin muhatabı da kendi partisinin milletvekilleriydi.
    Demokratik açılım nam-ı diğer Kürt Açılımı ortaya çıkınca garip hadiseler cereyan etmeye başladı.Kürt açılımının muhatabı olan Kürtler'in onlu yaşlarda ki çocukları bu işe isyan ettiler.Hemde öyle isyan ki anaları babaları evlerinde otururken bu çocuklar sokağa döküldüler ve polisle çatışmaya girdiler.Nasıl bir Kürt Açılımıdır ki bu Kürt çocuklarına isyan ettirdi?
   Ardından yine aynı başbakan kürsüden "Anneliğin ideolojisi olmaz" diyordu.Yani bununla şunu kastediyordu:Her anne annedir,terörist annesi olması onun duygularını değiştirmez.Oysa daha çok olmamıştı aynı başbakan o annelerin oğullarına "istemeyen çeksin gitsin"diyeli.
    Cumhurbaşkanı da devredeydi.Sağda solda "Türkiye'nin en önemli meselesidir"şeklinde beyanatlar veriyordu.Kimse de "ey cumhur başkanı,en önemli soruna yeni mi sıra gelebildi ?" diye sormadı.Sorulsaydı da verecek bir cevap bulurdu o.
     Abdullah bu işlere dahil olabilmek için müthiş çaba harcıyordu.Elçileri vasıtasıyla sürekli bültenler yayınlamaktaydı.Barış olacaksa bu bana bağlı diyordu her fırsatta.Çocukları gibi sevdiği DTP'li milletvekilleri de her fırsatta O'na tam bağlılık bildiriyorlardı.Abdullah derken yanlış anlaşılmasın ...Hani şu kendisine bir ada tahsis edilmiş ,otuz bin kişinin katili olan var ya...Hani odasının ebatları üç santim küçük diye uğruna sokakların ateşlere verildiği Abdullah...Nam-ı diğer Apo..O'nu kastediyorum...Avukatları sanki onun özel elçileri gibidiydi.Kimse bu avukatlar ne yapıyorlar diye sormadı bu ülkede ama bakanlık bu milletin parasıyla trilyonlar harcayıp onu Avrupai şartlarda yaşatmak için yaptırdığı barınağa nakletme telaşındaydı.
     Dünyanın jandarması ABD'de de garip bir şeyler oluyordu.Daha dün silahlarını sağladığı,her türlü desteği vermekten kaçınmadığı ,hatta tank bile verdiği Pekaka'nın başlarını bu gün uyuşturucu kaçakçısı ilan ediyor ve aynı zamanda da ABD'de ki mallarına da el koyduğunu açıklıyordu.Ayrıca her platformda üzerine basa basa terör örgütü diyordu.
      Muhalefetin anası ise daha bir garip davranıyordu.Açılımın resmen önünde durmaya çalışıyordu.Her türlü eleştiriyi getirme gayretine girişmişti."Bu açılım değil ayrıştırma" diyordu Bay Kal.İktidar ne yanıt veriyordu?"Kürt vatandaşlarımıza haklarını vereceğiz"Oysa daha doksanlı yıllarda muhalefetin anası elinde bir rapor Kürt sorunlarına eğiliyor ve onlara haklarının verilmesi gerektiği sonucuna varıyordu.Dün Kürtler'in hakları diye rapor hazırlatan Bay Kal bu gün Kürt haklarını görmezden gelmeye çabalıyordu.
       Bu arada silahlı kuvvetler dağda terörist avındaydı tabii.Teröristler de ovada eylem peşinde.
       Şimdi bunca çelişki içerisinde millet olarak biz bu açılım meselesini hangi platforma oturtacağız?Bu açılım meselesinin tüm aktörleri böylesine garip ve çelişik  davranışlar sergilemeye başlamışken  biz bu insanlara nasıl inanacağız?İnsan  bütün bu olup bitenleri göz önünde tuttuğunda acaba bu konunun altından ne çıkacak diye kendi kendine sormadan edemiyor doğrusu.Sanki bir şeylerin altı oyulmaya çalışılıyor gibi bir görüntü mevzu bahis.Bu görüntünün de en birincil nedeni şüphesiz konunun aktörlerinin gözlerinden fışkıran samimiyetsizlik.Cumhurbaşkanı "Türkiye'nin en önemli meselesidir bu"derken yüz ifadesiyle söylediği sözü eşleştiremiyorsunuz.
       Bütün bu çelişik ilişkiler yumağının içerisinde ülkenin temel unsuru ;halk ne diyor acaba?Halk kararlılığını her ortamda dile getiriyor.Bölünmenin hiç bir türlüsüne asla müsade etmem diyor.Ve bu söylediğinde de samimi olduğu her tavrından okunuyor.Bilmem bu işin aktörleri farkında mıdır ama farkında olsalar bence iyi olur...Halkın mesajı açık..".Adına isterseniz federasyon deyin,ister konfederasyon,isterseniz eyalet sistemi vs ;bölünme yolunda bir adım atacak olursanız ayağa kalkarım"diyor halk.O yüzden siyasilere hayati bir tavsiyede bulunmayı kendimize borç biliyoruz:Ne yaparsanız yapın halkı ayağa kaldırmayın.Eğer bu millet bir ayağa kalkacak olursa,seksen küsür yıl önce elinden bıraktığı silahı tekrar alacak olursa...

2 yorum:

  1. muhtesem bi yazi olmus herseyin kisa özeti bukadarini bile anlatmak yeter aslinda anlayana ama niyeyse bizim halkimizdada hala var bi gariplik..gecen bi sitede yapilan ankete hala yuzde 49luk bi oran erken secimde akpye oy vermeyi tercih etmis ...

    YanıtlaSil
  2. teşekkürler öncelikle tek yön seçtiği tüm yollar..Keşke bunlar olmasa da yazmak ,konuşmak zorunda olmasak...Ama bu sorunlar var olduğu ve bizde yaşıyor olduğumuz sürece konuşacağız elbette...

    YanıtlaSil