Ve Allah (C.C) buyurdu ki:

İMAN EDEREK SALİH AMEL İŞLEYENLERİN HATALARINI AND OLSUN Kİ ÖRTERİZ VE ONLARI YAPTIKLARI AMELLERDEN DAHA GÜZELİ İLE MÜKAFATLANDIRIRIZ. (Ankebut, 7)

GÜNÜN SÖZÜ

İNSANLARA MERHAMET ETMEYENE ALLAH (C.C)MERHAMET ETMEZ...
Hadis-i Şerif

DUR!BURADAN ÖTEDE RİSK VAR!!!

HOŞGELDİN...AMA BURADAN SONRASI SENİN İÇİN HOŞ OLMAYABİLİR...DİKKATLİ OL...
Ben bir miktar suydum,
Yatağımı arıyordum,
Bulacaktım ama;
İzin vermediler,
Kim mi?
Herkes...

4 Haziran 2011 Cumartesi

KORKU



    Tutkulu insanları çok severim,onlardan çok hoşlanırım ,arkadaşlarımın hep onlardan olmasını isterim ve "inandıkları değerler uğrunda muhteşem hatalar yapabilen"(Dostoyevski) bu insanlar beni her zaman cezbeder.Onları içten içe kıskanırım,onlara imrenirim,onlar gibi olmayı isterim ve bu yüzden bu insanların yaşamlarını yakından incelemek beni heyecanlandırır.Okuduğum bir kitabın tutkuyla yazılıp yazılmadığını hemen ilk sayfasında anlarım ve o kitabı okumaya devam edip etmeyeceğimi belirleyen en önemli etken odur.İzlediğim bir film,oyun,spor müsabakası da buna dahil.Hatta alışveriş yaptığım bir mağazada bana yardımcı olan satış görevlisinde bile tutkusu belirler sattığı malı satın alıp almayacağımı bazen.

    Peki neden?

    Hayatımda hiç tutkum olmadı benim.Koşulsuz şartsız sevemedim hiç bir şeyi.Çevremde yaşayan insanların daha uzun yaşama,hapse girmeme,borçlanmama,çok büyük riskler almama ,büyük engelleri aşmakla uğraşmama ;bunun yerine engelin çevresinden dolaşma gibi bir kolaycılık takıntıları vardı,ama istisnasız hepsinin.Ve ben yaşamı o insanlardan öğrendim.Şimdi soruyorum kendime:Yaşadığım şu sosyal fobizmin nedenleri arasında bu ne kadar yer tutmakta?


    Tutkuları olamayacak kadar korkak insanların arasında büyüdüm ben.Ve hep aynı sözleri duydum:"Köpekle dalaşmaktansa çalıyı dolanmak daha iyidir."Ve bu türden sözlerin anlamı çok basittir.Ama o kadar kalınlaşmıştı ki kafam,ve odunlaşmıştım ki bu basit anlamı bile çözemedim:"Korkak ol."

     Evet.Korkaklığımın arkasında ki neden artık benim için çok karmaşık değil.Bütün o kalabalıkları teşkil eden her birey gibi ,evet,ben de korkağım.

      Korkak olmasaydım o geri zekalı polis benim yumruklarımla tanışırdı ve şu an nezarette  arkadaşım değil ben olurdum.

       Şapşal polis...

       Sabah erken saatlerde buluşmuştuk Teddy'yle. Uzun bir yolculuk yapacaktık birlikte.Dinlenecek,stress atacaktık. Yaklaşık yüz kilometrelik yolu yolun düzgün olması ve arabayı benim kullanmam dolayısıyla bir buçuk saatte alacaktık.Dedim ya ,ben çok korkağım ve bu yüzden çok yavaş araba kullanırım. İlk durağımız şehrin çıkışında ki alışveriş merkeziydi ve başkaca da durmayacaktık. Starbox 'tan kahve almak içindi bu duruş. Her zaman ki gibi, en büyük boyundan iki kahve alıp ,bir çak esmer şekerle tatlandırdıktan sonra tekrardan yola koyulduk. Keyifle sigaralarımızı nefeslenirken Teddy uyardı:" İleri de çevirme var". Teddy bazen çok tuhaf bakardı yüzüme. O ne zaman öyle baksa olumsuz bir şey olurdu.

     "Gördüm Teddy de ,senin yüzün niye tuhaflaştı?"

      Teddy cevap vermedi.Sadece "yavaşlasan iyi olacak" dedi.

       Ve durduk. Polis ağır adımlarla ve sallanarak aracımıza yaklaştı. Bu arada camı açtım ve elimde ki izmariti camdan aşağıya bıraktım. Bu hareket Teddy'yi kızdırırdı normalde ama görmedi. Bi telaşı vardı,anlayamıyordum.

       Çok geçmeden sonuna kadar indirdiğim camın üzerine polisin dirsekleri yerleşti.Kafası kepiyle birlikte hafif içeriye doğru girinti yapıyordu. Yüzü temiz bir insan yüzüydü,normaldi. Ama hiç beklemediğim bir üslupla konuşmaya başladı:

      "İyi günler bayanlar!"

     
       Bayanlar mı? Ne demek şimdi bu? Bayanlarmış.

      Teddy'ye baktım.Gözlerinden kıvılcımlar akıyordu. Yüz ifadesi buz gibiydi.Çok az kereler onu böyle görüyordum. Kıvılcım saçan o gözler polisin yüzüne çivilenmişti. Ve korku saçıyordu.

       "Yolculuk nereye,bayanlar?"

         Teddy aceleyle cevap verdi. Cevabı bana bırakmak istemiyordu belli ki.Ama sesi çok sakindi. İşte ben de buna şaşırıyordum, nasıl bu kadar gerginken bile bu kadar sakin çıkabiliyordu o ses?

         "Sizi ilgilendirmez."

          Polis güldü. Gözlerini  arabanın içinde dolandırırken tane tane konuştu: "Beni neyin ilgilendirip neyin ilgilendirmeyeceğine sen ve piç kurusu arkadaşın karar veremez sayın bayan"

         "Ne dedin sen?","Arkadaşıma mı dedin onu","Sen şimdi arkadaşıma piç kurusu mu dedin?"

          Söz konusu olan bendim o an orada. Teddy artık benim için konuşuyordu. Benim için hareket edecekti,bunu hissedebiliyordum. Yapacağı şeyi de kestirebiliyordum.Ama nasıl? Ve ben ,zavallı ben ne yapacaktım şimdi?

        Teddy cesurdu.Hak aramayı bilirdi.Ben korkaktım. Hakkım için ne yapacağıma karar veremezdim.O anda da karar veremiyordum?Sanki donmuş kalmıştım.Küçücük bir çocuktum sanki. O polise bir şey söylemeyi göze alamıyordum.


        Ve kapıyı açıp arabadan indim. Polisin ilginç bakışlarıyla gözleştim. Bir saniyeden daha az bir süreye maloldu bu.Önce dizlerinin üstüne, sonrada sırtüstü sıcak toprağa düştü polis. Burun kemiği yer değiştirmiş,burnundan ve ağzından kan sızıyordu. Gözleri açıktı.Titriyordu.Sanki bir histeri nöbetine tutulmuştu.

       Olan olmuştu.      

       "Evet,arakadaşına diyorum piç kurusu diye"."Nolcak,napcan,hah,haaaahhh? Naparsın ulaaaannn?" diye karşılık aldı Teddy sorusuna. Anormal polis sonra da bana dönüp "piç kurusuuuu" diye bağırdı. O arada ,punduna denk getirip Teddy'nin yüzüne baktım. Avı için sabırla bekleyen bir örümcek kadar kıpırtısızdı. Gözlerinden tahlikeli bir kesinlik yayılıyordu.

       Acıdım polise.Hem haksızdı hem de güçlüydü. Ama ne olacağını kim bilebilir.Bu hayat benim gibi korkaklarla doludur,evet ama, yine de ne olacağını kim bilebilir?

     Teddy hışımla açtı arabanın kapısını.Anormal polis daha doğrulmaya fırsat bulamadan Teddy'yi karşısında buldu. Yakasından sıkıca kavranmıştı polis,ve bir kafa şiddetle burun bölgesine çarptı. Küçük bir çığlık attı:"Ahhh"Ve yakasını kavrayan el bıraktı.

      Karakolda bi ara çok kısa yalnız kaldık Teddy'yle. "Bana kızgın mısın yoksa" diye sordu Teddy..Başımı salladım iki yana ve "hayır" dedim."Kendime kızgınım,Teddy".Ve başka hiç konuşamadık,ben salıverilinceye ,o da geceyi geçirmek üzere nezarete atılıncaya kadar.

      "Gidebilirsin evlat," dedi yaşlı komser."Merak etme,arkadaşın da yarın çıkacak." "Ama mahkemesi sürecek tabi o benzettiği densiz şikayetçi olursa".

     Gülümsedim.Kapıya doğru yöneldim. Gitmek istemiyordum. Bir şey yapmam lazımdı.Arkdaşım benim için geceyi orada geçirecekti. Bir şey yapmalıydım.Ama ne? Korkaktım işte. Durdum.Yüzümü komsere döndüm.

     "Bi şey mi söyleyeceksin" diye sordu kommisser.


      "Nolur,iki dakika arkadaşımı görmeme izin verin.Nolur,eğer onunla konuşmadan gidersem inanın kendimi affettmem..Lütfen,sadece iki dakika." Kırmadı beni yaşlı komser.

      "Teddy...Çok üzügünüm dostum...Benim yüzümden...Korkaklığım yüzünden.."

       Teddy gözlerimi sildi. "Yakışmıyor" dedi.."Erkekler ağlamaz, nolursa olsun."

       "Seninle ilgili değil bu inan bana?" dedi Teddy.

       "Benimle ilgili değil mi?" "Bu nedek şimdi,öyleyse kiminle ilgili?"

       Gülümsedi Teddy."Benimle.Sonra anlatırım..Şimdi git huzur içinde uyu,yarında erkenden gelp beni buradan çıkar"

      "O zaman anlatacak mısın?"

      "Elbette."

       "Benimle hiç ilgisi yok yanii??"


        "Yok"


        Rahatlamıştım.

        Hepimiz aslında çoğu zaman rahatlamak için bahaneler ararız.Teddy bi şey yapmamıştı.Sözleri hiç açıklayıcı değildi. Rahatlamam için hiç bir neden yoktu.O kahrolası polis gözlerime bakarak söylemişti o sözü.Çünkü sezmişti karşısında bir korkağın oturmakta olduğunu. Teddy'nin seninle değil benimle ilgili demesi de anlamsızdı,çünkü biri beni kullanarak,yani bana küfür ederek Teddy'yle hesaplaşmıştı.Ve ben buna seyirci kaldım.Üstelik göz göre göre..Şimdi de rahatlıyorum. Teddy'nin bir iki cümlesiyle...Çünkü ben gerçekten bir korkağın tekiyim,sıradan milyonlarca insan gibi....

       İşte, tutkuları olan insanları çok severim.Çünkü onlar korkmazlar. Ben korkağım,ama Teddy değil.Onun tutkuları var...Ve o yüzden onu çok seviyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder