Ve Allah (C.C) buyurdu ki:

İMAN EDEREK SALİH AMEL İŞLEYENLERİN HATALARINI AND OLSUN Kİ ÖRTERİZ VE ONLARI YAPTIKLARI AMELLERDEN DAHA GÜZELİ İLE MÜKAFATLANDIRIRIZ. (Ankebut, 7)

GÜNÜN SÖZÜ

İNSANLARA MERHAMET ETMEYENE ALLAH (C.C)MERHAMET ETMEZ...
Hadis-i Şerif

DUR!BURADAN ÖTEDE RİSK VAR!!!

HOŞGELDİN...AMA BURADAN SONRASI SENİN İÇİN HOŞ OLMAYABİLİR...DİKKATLİ OL...
Ben bir miktar suydum,
Yatağımı arıyordum,
Bulacaktım ama;
İzin vermediler,
Kim mi?
Herkes...

23 Ekim 2013 Çarşamba

ARTIK HER ŞEY MÜBAH



     Dün uzun süren bir yolculuğun sık verilmiş molalarından birinde, güneşi bol ve havası temiz, yazdan kalma bir günün beklenmedik keyfini çay ve simit eşliğinde çıkarmaya çalışırken garsonun getirip masaya düzgünce katlayıp koyduğu gazeteden okuduğum haber bana bir kez daha ,keyif yaparken haber okumanın keyif kaçırıcı olduğu gerçeğini öğretti. Oysa daha bir kaç dakika öncesinde şöyle bir düşünceyi kafamdan geçirdiğimi hatırlıyorum: "Güneşin güzelliği o kadar içime işliyor ki şu an hayatın adeta farkına varıyorum. En azından bir süreliğine hiç bir şey keyfimi bozamaz." Dedim ve gazeteyi elime aldım. Kahretsin ki gazete okumaya çoğu fanatik futbol düşkünü yurttaşlar gibi son sayfasından başlamıyorum.

     "Gölcükte yaşayan sınıf öğretmeni bir anne bayram tatili için gittiği memleketinden 9 gün sonra döndüğünde evde bıraktığı iki aylık bebeğini ölü buldu.."

      Kelimesi kelimesine haberin spotu buydu. Hepi topu bir tek cümlecikti. Bir cümle daha ne kadar korkunç olabilirdi ki. Hangi korku filminde milyonlarca dolarlık özel dekorlarla oluşturulan sahneler şu kısacık cümlenin saldığı korkuyu salabilir ki insanın yüreğin
e.

      "Üstelik bir de sınıf öğretmeniymiş, Allah'ım çocuklarımızı kimlere emanet ediyoruz.." yakınmalarına hiç girmek istemiyorum. "Nasıl bir cani bunu yapabilir, asılmalı o kadın" feryatları yükseltmek hiç içimden gelmiyor şimdi.

      Olan olmuştu çünkü. Bir öğretmen anne iki aylık bebeğini ev de bırakıp dokuz gün boyunca memleketinde tatil yapmıştı ve bebek ölmüştü.
 
      "Ne yani , hiç mi bebek ölmüyor bu dünya da?" Hayır hayır bu öyle bir şey değil.

       Bunu nasıl açıklayabileceğimi bilmiyorum kendime.

        Kendime açıklayamadığım tek konu tüm korkunçluğuna rağmen sadece bu değil di elbette ki. Tam o esnada ODTÜ'nün kampüsünden geçirilecek yol için gece yarısı tatil operasyonuyla kesilen ağaçların tantanasının kopma haberini veriyordu televizyon bültenleri. Yol için kesilen ağaçlara verilen tepki gurur vericiydi doğrusu. Kesilen 3200 ağacın yerine başka yere 32000 ağaç dikeceğini açıklıyordu ağaçları kesen. Tiksindirici zihniyetiyle pişmiş kelle gibi sırıtıyordu adeta. 3200 ağacı, canlıyı sanki yolun başka hiç bir alternatifi yokmuş gibi , ki hiç bir alternatifi olmasa ne yazar, sırf siyasi inadı için kesen ve değil 3200 ağaç 1 tek ağaç için bile fırtınalar koparmaya hazır güzelim ODTÜ'lü öğrencilerin bir araya gelişini görmek ise bu çok çarpık , sakat zihniyete rağmen umut vericiydi. Ama ne kadar umut verici olursa olsun, olan olmuştu bir kere. Bir öğretmen anne iki aylık bebeğini  ev de yapayalnız bırakıp tatilini geçirmek üzere memleketine tatile gidebilmişti.

      Artık bu ülke de bu da oldu maalesef. Acılarımıza acılar katıldı. Bir bebek annesi tarafından öldürüldü. Üstelikte sınıf öğretmeni bir anne tarafından. Şimdi bu ülke de artık iktidar cami de yıkabilir , ağaçları da canı istediği gibi kesebilir. İçsel olarak bile hiç bir tepki görmeyecektir benden. Çünkü bir anne, anne ya bu, bir anne bebeğini evde bırakıp tatile gitti. Bebek açlık ve susuzluktan öldü. Hükumet dilediğini yapabilir artık. Barış görüşmeleri bitirilebilir. Savaş olanca şiddetiyle yeniden başlayabilir ve hem dağdan terörist cenazeleri hem de ovadan şehit cenazeleri gelmeye başlayabilir. Benim için artık bir sakıncası yok.

     Yüreğimin sinirlerini aldı o anne. O anne benden insani tüm duygularımı aldı gitti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder