Ve Allah (C.C) buyurdu ki:

İMAN EDEREK SALİH AMEL İŞLEYENLERİN HATALARINI AND OLSUN Kİ ÖRTERİZ VE ONLARI YAPTIKLARI AMELLERDEN DAHA GÜZELİ İLE MÜKAFATLANDIRIRIZ. (Ankebut, 7)

GÜNÜN SÖZÜ

İNSANLARA MERHAMET ETMEYENE ALLAH (C.C)MERHAMET ETMEZ...
Hadis-i Şerif

DUR!BURADAN ÖTEDE RİSK VAR!!!

HOŞGELDİN...AMA BURADAN SONRASI SENİN İÇİN HOŞ OLMAYABİLİR...DİKKATLİ OL...
Ben bir miktar suydum,
Yatağımı arıyordum,
Bulacaktım ama;
İzin vermediler,
Kim mi?
Herkes...

5 Ağustos 2011 Cuma

YAZMAK

 

     Kimse için yazmıyorum ben.Kendim de dahil. Yazmamın bir nedeni olmadığı gibi bir sonuç beklentim de yok.

     Yazılanlar insan doğasını değiştirmekte birazcık bari etkili olabilseydi,mesela bu kadar çok eli kalem tutan insanın gücü silahların gücünü dengeleyebilse ve Afrika'lı çocuklar iç organları belli olmayacak kadar bile bedensel kütleye sahip olabilseydi o zaman var gücümle yazma işini seçebilirdim.Ama biliyorum ki öyle değil.O yüzden bilinçli olarak yazarlık mesleğini seçenlere de çok saygı duymakla beraber ,ruhumu eğlendirmekten öteye bir işlev gördüklerini de sanmıyorum artık.

     Bu insanlar neden yazdılar? Dünyayı daha yaşanabilir yapmak için mi? Sanmıyorum.Çünkü her biri bir şeyi farketmişti. Dünya daha iyi olamazdı.Mutsuzluk,fakirlik,savaş,hastalıklar yok edilemezdi. Esasında her biri insan doğasının bir ürünüydü. Ve aslolan insanın doğasının değişmezliğiydi. Bunu çok iyi biliyorlardı. Koskoca sanayi devrimi dünyada ki tüm üretim anlayışını o kadar kısa süre de altüst etmesine rağmen insanın doğasına  dokunamamıştı bile. Hal böyleyken o büyük kafalar kalemlerini dünyayı kurtarmak üzere oynatmayacak kadar akıllıydılar.

    İşte tam da bu yüzden yazmanın bir mantığı yoktur.Bir nedeni ya da sonucu yoktur. Yazmak okuyana bir şey idda etmek değildir. Ya da okuyana bir şey öğretmek değildir. Çünkü insanların öğrenmek gibi bir derdi yoktur.Aslında insanların gerçek bir derdi yoktur. Dert insanın varoluşsal bir gerçekliğidir ve değişmez. Böyle olmasaydı az da olsa dünya da dertsiz insanlara rastlanabilirdi.Kimbilir belki de bu insanın doğasının çok daha ötesinde ,daha derin bir nedene bağlıdır.Belki de aslında dünya insanların yaşamaları için değil dert çekmeleri için varolan bir mekandır. Fiziksel olarak yaşamı olanaklı kılan tüm etkenlerin ruhsal olarak doygunluğa ulaşmaya etki edememesinin altında yatan neden başka ne olabilir ki?

   Ama yazıyorlar ve yazıyoruz.Nedenini çok sorgulamıyoruz belki.Ben sorguladığım kadarıyla nedensiz yazıyorum.Bir beklenti gütmeden ve öylesine.İçimde bir şeylerin sürekli yıprandığını bilmek ve bunun önüne geçememek gibi büyük bir derdim olduğundan belki.

     Dünyaya karşı her geçen gün artan bir öfkeyle yaşamımı sürdürüyorum. Neden? Bu kadar eşitsisiz, neden?

     Bir Van gogh'um belki de "mutsuzluğum sonsuza kadar sürecek" diye düşünen. Ve biliyorum ki bu dünya çok Van Gogh'lar gördü. Ve görmeyi sürdürecek.

    İşte nedensiz yazıdan çıkmayacak sonuç bu...

4 yorum:

  1. Herkes farklı amaç için yazar. Bazıları kendini rahatlatmak bazıları toplumu bilinçlendirmek. Bazıları da reklam olsun diye. Ne olursa olsun yazmak bırakılmamalı. Belki birisi için dahi olsa hayat değişebilir. Sevgilerimle..

    YanıtlaSil
  2. evet..Aslında sorduğum soru çok basit:Bu kadar çok yazan ve okuyan varken niye hala savaşlar var?Niye hala açlık,sefalet,zulüm,acımasızlık..Demek ki yazma eylemi çokta bir işe yaramıyor aslında..Yani dünyayı değiştiremiyor...

    Yoksa elbette ki yazmalı ve okumalı...

    Sevgilerle...

    YanıtlaSil
  3. bu kadar çok okur, yazar varken savaşların olması çok normal, çünkü zalimin olmadığı yerde zulüm biter. hırsın olmadığı yerde dostluk başlar... okurlar ya da yazarlar hırslı, zalim, umursamaz ya da kaygısız olabilir. bu normaldir.

    insanlar medya organlarının birinde dünyanın acı tablosunu görür, çok üzülür, ama yatarken aklında sadece günlük dertleri olur. yani birçok kişiye göre çözüm malesef sadece kaygısız olmaktan geçer.

    her ilaç da yarayı kapatmaz, bazıları sadece acısını alır.. yazı da böyledir.

    yazan, yazıyı bir kaygıyla yazmak zorunda değildir bence, kaygılanması gerekn okurdur. çünkü anlaması ve çabalamsı gerekn odur.

    kişisel görüşüm budur yazın hakkında.

    YanıtlaSil
  4. Sevgili Gökçem!

    Öncelikle seviyeli yorumun için çok teşekkür ederim.

    Aslında anlamaya çalıştığım şey şu:Kitap derken modern zamanların ticari kaygılarla kaleme alınmış bayağı yapıtlarından sözetmiyoruz. Kalem derken de.Onları pek kaale de almıyoruz zaten. Bizim yazardan kastımız büyük kafalar.Kendilerini bir türlü kitlelerin alışıldık toplumsal yaşayışlarına entegre edememiş büyük zekalar.

    Bu insanlar ,ki bunların çoğu hepimizin bildiği alışıldık yaşam formlarından çok daha farklılarına sahip, sistemlerin içinde bulundukları durumları harikulade resmetmişler ve biz o resimlerde kendimizi tüm çıplaklığıyla görmüşüz. O resimler de ki bize yani insanlığa ait silüetlerin görüntüsü hiçte hoş değil.İnsanlık birazcık bile kendisine çeki düzen verme gayretine düşmez mi?Eğer insanlık bunun gayretine düşseydi bu gün dünyanın dört bir yanında yaşanan fecaatların önüne kolayca geçilmez miydi?Oysa geçilemedi.İnsan doğası tümüyle değişime kapalıydı sanki. Değişen onca şey karşısında insanın hırsı,tamahkarlığı,tutkuları,iktidar seviciliği vs aynı kaldı.Oysa dünya yeterince kalem erbabına ve bu kalemleri okuyan kitleye sahipti.Yazılanlar işe yaramadı ki bu gün kitaplarda anlatılan ideal düzenlere hala çok uzağız ve birbirimizi yiyoruz.Birbirimizi yemek yerine elimizdekileri paylaşsak hepimiz doyacağız.O mükemmel metinlerin başaramadığı şey bu. Neden? Burada bir sorun yok mu?

    Sevgilerle...

    YanıtlaSil