Ve Allah (C.C) buyurdu ki:

İMAN EDEREK SALİH AMEL İŞLEYENLERİN HATALARINI AND OLSUN Kİ ÖRTERİZ VE ONLARI YAPTIKLARI AMELLERDEN DAHA GÜZELİ İLE MÜKAFATLANDIRIRIZ. (Ankebut, 7)

GÜNÜN SÖZÜ

İNSANLARA MERHAMET ETMEYENE ALLAH (C.C)MERHAMET ETMEZ...
Hadis-i Şerif

DUR!BURADAN ÖTEDE RİSK VAR!!!

HOŞGELDİN...AMA BURADAN SONRASI SENİN İÇİN HOŞ OLMAYABİLİR...DİKKATLİ OL...
Ben bir miktar suydum,
Yatağımı arıyordum,
Bulacaktım ama;
İzin vermediler,
Kim mi?
Herkes...

24 Eylül 2013 Salı

İLK DEĞİLSEN BİLE, SON AŞKIM OLUP KAL...


     İLK DEĞİLSEN BİLE, SON AŞKIM OLUP KAL...
    Muhatabı kimdi bu sözlerin, kim için bestelenmişti bilinmez ama bir yüreğin taaa derinlerinden geldiği şüphesizdi. Dünyanın kalabalıkları arasında yapayalnız kalmış bir yürek. 

   Bu gün bu şarkı bana güzelim Trakya'yı hatırlatıyor. Bilmem belki bu, Trakya'nın en sadık kadınına aşık olduğum için mi? 

   Gece yarısını çoktan geçti. Gözlerimden uyku akıyorken ve neden uyumaktan korkuyor olduğumu sorgulamam gerekirken bunun yerine şu an bu şarkının yeni versiyonunu dinliyor olmam ve Trakya'yı hatırlayıp kederlenmem sanırım o aşkın en net göstergesi. 

    Trakya'nın en sadık kadını demiştim O'nun için.Galiba bunu biraz açmalıyım. Her şeyden evvel bu, çıplak bir gerçeğin en açık ifadesidir. O kadın sadakatte en ileri seviyedeydi. O'na niye ismiyle hitap etmeyip o kadın dediğimi sormayın lütfen çünkü inanın ben de bilmiyorum. Bildiğim tek şey aşkına sadakatte hiç kimse onunla yarışamaz. 

     Bu hayatta gerçek manada bana aşık olan tek kişi. Benim için her şeyi yapabilecek  tek dişi o. 

     O'nunla kavuşmak istemiyorum. Belki de bu isteğin ardında yatan gerçek nedir diye sormam gerekiyor ama şimdi sormayacağım bunu. 

     O bana bir keresinde aynen bunu söylemişti: "Bir gün gelecek aşkımı kaybetmemden korkacaksın."  Artık korkuyorum. O'nun aşkı benim için çok değerli. Çok..  Bunu neye dayanarak söylemiş ve bilmişti bilmiyorum. O'nu seviyorum. Herkeslerden habersiz. O'nu sevdiğimi ,O'na aşık olduğumu O dahil hiç kimse bilmiyor şu an yeryüzünde. Bu benim yegane sırrım. Bu sır en temiz varlığım. 

     İLK DEĞİLSEN BİLE ,SON AŞKIM OLUP KAL...

     Yıllar önce yolumuz İstanbul'un en ıssız sokaklarından birine düşmüştü. Sabahın erken saatleriydi ve sapsarı bir sonbaharın hükmünü yeni yeni hissettirmeye başladığı günlerdi. Gökyüzü birazdan ağlayacak gibi bakıyordu. Hatta göğün göz yaşları eser seviyede damlıyordu.O gün 24 olmuştum. O 23 olmuştu. Birer yıl arayla doğmuş bir dişi ve bir erkeğin , öyle bir mevsimde , o saatte ve o şehrin o sokağında yollarının kesişmesi ne kadar tesadüf olabilirdi ki?

     Atlattığım onca badireden sonra yeni bir aşka yelken açmama neden olan nesne hiç şüphesiz çok enteresandı.Hayatımın bu güne göre henüz başındaydım. Gençmişim, şimdi düşününce... Hayatı güzel sandığım yıllardaydım. 24 yaşındayım. İstanbul'un en tenha sokağında sabahın köründe yürüyorum. İstanbul'un keyfini doyasıya çıkarıyorum. Hiç kıpırtı yok çevrede. Evler derin uykusunda olan insancıklarla dolu. Ve İstanbul'un nadide sokaklarından biri orası. O saatte insan sesinin olmadığı ender bir mekan. Yürüyorum, yağmur yağmak üzere, mevsim malum. O sessizlikte İstanbul'u soluyorum. Sokağı bitirmek istemiyorum. Sokağın sonu insan yığınlarına bağlanıyor, bunu istemiyorum. Yavaşlıyorum. Derin düşüncelere dalacak yaşta değilim, mazi henüz anılar yığınına dönmemiş ama düşünüyorum. Sokağın hafif sola kıvrılan, göremediğim noktasından bir kadının yaklaşmakta olduğunu duyunca güçlükle duygularımdan uzaklaşıp durumumu düzeltiyorum. 
   Tak tak tak. Uzun ve sivri bir topuğa sahip bir ayakkabıdan geliyordu ses.  Adımlar yavaş değildi. Belli ki acelesi vardı topukların sahibinin. Acaba nasıl biriydi? Kaç yaşındaydı? Olduğundan genç mi gösteriyordu, yani minyon muydu? Zayıf mıydı? Sarı mıydı, kara mıydı? Mıymıntı mıydı? Sünepe miydi? İnsan mıydı? Nasıl biriydi? Beynimde o an oluşan bu gereksiz soruların nedeni o sivri ve uzun topuklar mıydı? Neden sivri ve uzun topuk? Hem de sabahın o saatin de? Boy kompleksi mi neden olmuştu buna? Şimşek hızında sorular çoğalıyordu. Sorular artıyor ve ben yavaşlıyordum. Onu görmeden sorularımın cevabını bulmak istiyordum. Sanki onu gördükten sonra her şey için çok geç olacaktı. 

     Sorularımın birinin bile cevabını düşünemiyordum. Beynim sadece soru üretiyordu o an. Ve her soru içimde farklı hisler oluşturuyordu. Oysa ki basit bir topuklu ayakkabı sesinden başka bir şey değildi duyduklarım. Yaklaşıyordu. Çok az bir süre sonra kısa hikaye bitecek gibi görünüyordu ama yine de belli olmaz hiç bir şey. Bazen anlar içinde kopar büyük fırtınalar, en yıkıcı depremler bir kaç dakika bile sürmez. Ama bu ne bir deprem ne de bir fırtınaydı. Bu bambaşka bir şeydi. İnsan denilen canlının muhteşem özelliklerinden biriydi. Beyin denilen mucize organın ürünüydü hepsi. Birazdan kısa hikaye bitecek ve ben sokağın sonunda eski normal durumuma kavuşacaktım. Olmadı.

    Beklenmedik bir şey oldu. Bir anda ses kesildi. Kesilmeden önce de düzensizleşti. "Ay", ya da " ah" gibi tiz , genç bir kadın sesi duyuldu. Bir şey olmuştu. Ne oldu? Az önce beynimde şimşek hızıyla çoğalan sorular yine aynı hızla değişiverdi. Ne oldu orada? 

    Çok güzel genç bir kızdı. Tipi mesleği hakkında da bir fikir veriyordu. Özellikle İstanbul'un varoşları kendisini biraz tanırdı. Posterleri varoş duvarlarını süsleyen , küçük bir üne sahip bir gazino kadınıydı. İşinin mahiyetinin farkındaydı. İşi patronunun kesesine daha fazla para sokulmasına aracı olmaktı. Bir değer üretmediğinin farkındaydı. Müşterileri sorunlu tiplerdi. Fahişin de fahişi fiyatlarla sunulan içki kadehlerini hızlı ve fazlaca tüketmek için alımlı bir kadının, içtiği masada oturup cilve yapmasına ihtiyaç duyacak acziyette sorunlu tipler... O kadın bu kadındı. Fakat bu gece terslikler üst üste gelmişti. Bu gece bunu yapmak içinden gelmiyordu. Oturduğu masa kalabalıktı. Terliyordu. Sinirleri bozuluyordu. Tıkış tıkış oturulan masada an be an ortam bozuluyordu. Hemen sağında ki saçı sakalı birbirine karışmış, kıl yumağı, yaşlı, şişman ve çirkin adamın bıyıklarından içki damladığını gördü. Kusmak istedi. Adamın terli, tombul ve nasırlı elleri çıplak omzunu okşuyordu ve bu oldukça o kusmak istiyordu. Bardağı taşıran son damla da o an geldi. Adam güçlü kollarıyla boynunu kavramış kendisine doğru çekmek istemişti. Büyük bir hışımla masadan kalktı. Sesi oldukça yüksek çıkmıştı. "Bırak boynumu, küstah!" Bu ne cür et... Bir süreden beri kasanın başında oturup duran ve kendisini izleyen patronu  çok çabuk masanın yanında bitivermişti. 

      Baygındı. Yere düşmemesinin nedeni koltuklarından tutan bir çift kuvvetli koldu. Patronu kendisini bu kadar kolay terketmesine elbette ki izin vermeyecekti. Önünden geçtiği apartmanın aralığına pusu kurulmuş ve beklenmişti. Topuklu ayakkabılar bu sessiz sokakta kendisini ele vermişti. Hızlı bir şekilde kavranan omzunun üstünden burnuna tıkanan ilaçlı pamukla işi bitirilmişti. Sadece "ah" , ya da "ay" diyecek kadar zamanı olmuş ve ne talih, bunu bir tek ben duymuştum. Şimdi adam zavallı kadını bacaklarından kavrayıp kucaklayacak ve koşturarak kendilerini az ileride bekleyen otomobile taşıyacaktı. Böylece kaçırma işlemi tamamlanacaktı. Ne yapmalıyım diye soruyordum kendime o an? Kahramanlık mı ? Yoo , hayır hiç bana göre değil. Gitmesine izin mi verecektim.. Ne yapmalıydım? 

    Bu şekilde götürülmesine izin veremezdim. O anda kararımı verdim. Öz saygımı yitirmemek  ve bu şerefsizliğe küçük bir fiske vurmak adına savaşacaktım. Adımlarımı hızlandırdım. Heyecanlanmıştım. Köşeyi döner dönmez onu görecektim. Gördüm.

    Çömelmişti. Durdum. Beni gördüğü ilk anda ki bakışları o kadar masumdu ki... Yaklaştım.. Çivisinden ayrılıp kopmuş topuğu yerine oturtmaya çalıştığını gördüm. Kadın gücü bunu yapamıyordu işte. "Yardım edebilir miyim?".. "Adın ne senin?" diye sordu bana. Yüzüne baktım. Gözlerinin tam içine hipnoz etmek ister gibi baktım. Dudağını büktü. Sorusuna yanıt alamamak canın sıkacaktı ki adımı söyledim. 

    Artık ince,uzun ve sivriliğine rağmen topukları küçümsemiyorum. Bir topuk sizi birini o birini de size aşık edebilir mi?

    İLK DEĞİLSEN BİLE, SON AŞKIM OLUP KAL...

    Ben bir Trakyalı sevdim. Bir Trakyalı'ya aşık oldum. O da bana aşık... O bilmiyor benim ona olan aşkımı.. O benim hiç kimsenin, hatta kendisinin bile bilmediği kadınım. Onunla kavuşmayacağım.  

     

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder