Kendini akıllı zannetmekle akıllı olunmasaydı dünyada bu kadar az deli olmazdı...
Ve Allah (C.C) buyurdu ki:
İMAN EDEREK SALİH AMEL İŞLEYENLERİN HATALARINI AND OLSUN Kİ ÖRTERİZ VE ONLARI YAPTIKLARI AMELLERDEN DAHA GÜZELİ İLE MÜKAFATLANDIRIRIZ.
(Ankebut, 7)
GÜNÜN SÖZÜ
İNSANLARA MERHAMET ETMEYENE ALLAH (C.C)MERHAMET ETMEZ...
Hadis-i Şerif
DUR!BURADAN ÖTEDE RİSK VAR!!!
HOŞGELDİN...AMA BURADAN SONRASI SENİN İÇİN HOŞ OLMAYABİLİR...DİKKATLİ OL...
Ben bir miktar suydum,
Yatağımı arıyordum,
Bulacaktım ama;
İzin vermediler,
Kim mi?
Herkes...
21 Nisan 2011 Perşembe
GEREKLİLİK
"Varlığın gereksiz..."
Son duyduğu bu iki kelime ile bir an da sessizleşiverdi. Şaşırmıştı. Hatta beyninden vurulmuş,ne söyleyeceğini bilememişti. Muhatabının yüzünde hakikaten ne söylediğini bilen birinin kendinden emin ifadesi vardı. Onu sessizleştiren aslında bu ifadeydi. Gerçekten de "işe yaramaz herifin teki" miydi? Öyle mi demek istemişti? Nasıl cevap vermeli ve nasıl savuşturmalı idi şimdi bu alçakça nitelemeyi. Milyarlarca insanın paylaştığı şu gezegende yalnız bir kişinin bile "varlığını gereksiz" bulduğunu bilmek ne acı vericiydi? Düzeltmeliydi. Dünyada olmasının anlamlarını açıklamalıydı. Hiç bir şey yapmadan boş boş oturuyor değildi ya. Bir işi vardı. Hem de insanların gerçek manada ihtiyaçlarına cevap veren çok gerekli bir işti bu. Öyle ki ,artık insanların o şey olmasa yaşayamayız diye nitelendirdiği bir işin sektöründe ,önemli bir mevki işgal ediyordu.Konuşmalıydı ve varlığının gereksiz olmadığını muhatabına anlatmalıydı.Ama çekiniyordu.Muhatabının yüzünde ki o güçü ifade beyninde biriken cümleleri muğlaklaştırıyor,hangi kelimeleri seçeceği konusunda tereddüte neden oluyordu.
Tam işiyle ilgili seçtiği en etkili cümlelerini söyleyiverecekti ki muhtabının dudakları erken davrandı ve cümlelerini ağzına tıkadı:
"Elektrik olmadan da yaşayabilir insanlar,bir zamanlar olduğu gibi..."
İnsanın yaptığı iş sayesinde kendisini işe yarıyor gibi hissetmesi ne büyük yanılgı. Oysa iş denilen şey bir amaç değil, olmamalı. Bir işim var diyenlerin ve her yerde her zaman aynı kalıp cümlelerle kendisini anlatmasının talihsizliğini an be an yaşadığım çevrede gözlemleyenlerden biriyim bende. İş, toplumsal düzlemde insanlarla maddi bir paylaşım ögesinden başka nedir ki? Siz ihtiyacınızdan biraz daha fazlasını üretir ,bu fazlayı çevrenizde ki diğer ihtiyaç sahipleriyle , başka ihtiyaçlarınız karşılığında paylaşırsınız. Milyonlarca insan bunu yapınca da ortaya devasa bir iş bölümü çıkar. Sizin rolünüz diğer herhangi milyonlarca insanın rolünden çokta farklı değildir. Bu sizi diğerlerinden başka bir insan yapmaz.
Ama bütün insanlar birbirinden farklıdır. Bu fark nereden gelir?
"Elektrik olmadan da yaşanılabilir mi?" Oldukça cılız bir ses tonuyla sormuştu bu soruyu. Sorunun tevellüt ettiği cümle çok garipti . Elektrik insanların en temel gereksinmelerinden biriydi artık . Ve o olmadan yüz binlerce hasta ameliyat olamaz, geceleri dünya çok daha karanlık bir yer olur, uçaklar kalkmaz , en güzel manzaralar fotoğraf karesi olup paylaşılamaz , kitle iletişimi kesilir ve daha bir sürü saire...
"Unuttun mu? Çok değil yüz seksen küsür yıl önce elektrik diye bir kavram dünyada yoktu ve insan soyu yaşamını sürdürüyordu."
"Ama yaşamda bu günkü gibi rahat değildi?" dedi sevinçle. Muhatabının son sözlerini oldukça yetersiz ve saçma bulmuştu, üstelik savının bir dayanağı da yok gibiydi. Bu savı çürütmek zor olmayacak gibi görünüyordu ve elbette varlığının gerekliliğini kanıtlamakta...Zaten asıl mesele yaptığı işin gerekliliği falan değildi ,varlığının gerekliliğiydi. Sonra ki cümlelerini zihninde hazırlamaya başladı ve artık zorlanmıyordu. Bu arada muhatabının kendisini iyiden iyiye açmasına, konuşup hata yapmasına fırsat tanımalı,bu arada da içinden en etkili cümlelerini hazırlayarak saldırıp mümkün olabildiğince az hamleyle işini bitirmeliydi.
_"Elektrikçiliğin seni toplum için gerekli bir insan yaptığına inanıyorsun değil mi?"
Evet der gibi başını salladı. Böyle bir başlangıç beklemiyordu. Konu istediği düzlemden çıkıyor görünüyordu. Sözü muhatabına bırakmakla hata yaptığını düşündü ve bundan pişmanlık duydu.
"Merak etme ,böyle düşünen tek sen değilsin. İnsanların çoğu senin gibi düşünüyor. Herkesin yaptığı iş kilit önemi haiz. İşte herkes böyle düşününce ,sen de herkes gibi düşününce,yaptığın iş insanlar için ne kadar gerekli olursa olsun sen olmasan hatta bazen olduğunda bile seni ikame etmek durumunda ki bir sürü insan sokaklarda dolaşıyor. Yegane olmadığına hatta düzinelerce alternatifin ortalıkta dolaştığına göre gereksizliğini kabullenmelisin. Sen ölünce kimse "eyvah ,kim evimizin elektrik arızalarını tamir edecek " diye dövünmeyecek. "
Haklı mıydı yoksa?Bu tartışma da boşa mı kürek çekecekti. Bunu istemezdi. Öğrenmek istediği şey ise çok açıktı. Varlığının gereksizliğinin asızlsızlığı?
"Sen ne zaman gerekli bir adam olacaksın biliyor musun? "
Bunu bilmeyi o kadar çok istiyordu ki anlatamazdı.
Bir insan işiyle gerekli olmaz .İş tamamen maddesel bir olgudur.
"Sen ancak ve ancak insanlara amaçlarını gerçekleştirmeleri konusunda yardım edebildiğin ölçüsünce gerekli olacaksın. "
Cümle hoşuna gitmişti. Boş değildi ,bunu hissediyordu. Ardından gelecek diğer cümleleri işitmek için sabırsızlanıyordu. Bunun için muhatabına yardımcı olmalıydı:
"İnsanların amacı nedir?"
"Ve ma halaktül inse vel cinne illa liyabidün."
Anlamamıştı. Muhatabının bunun farkında olduğunu biliyordu. Bekledi.
"Biz insanları ve cinleri sadece bize kul olsunlar diye yarattık."
"Sen insanları ve cinnileri bu amaç üzere yarattığını söyleyen , büyüklüğü yanında diğer tüm büyüklüklerin önemsiz kaldığı yaradana insanların kul olmalarına yardım edebildiğin ölçüde gereklisin. Elektrik arızalarını giderebildiğin ve bundanda maddi kazanç elde edebildiğin ölçüde değil..."
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder